Студопедия

КАТЕГОРИИ:


Архитектура-(3434)Астрономия-(809)Биология-(7483)Биотехнологии-(1457)Военное дело-(14632)Высокие технологии-(1363)География-(913)Геология-(1438)Государство-(451)Демография-(1065)Дом-(47672)Журналистика и СМИ-(912)Изобретательство-(14524)Иностранные языки-(4268)Информатика-(17799)Искусство-(1338)История-(13644)Компьютеры-(11121)Косметика-(55)Кулинария-(373)Культура-(8427)Лингвистика-(374)Литература-(1642)Маркетинг-(23702)Математика-(16968)Машиностроение-(1700)Медицина-(12668)Менеджмент-(24684)Механика-(15423)Науковедение-(506)Образование-(11852)Охрана труда-(3308)Педагогика-(5571)Полиграфия-(1312)Политика-(7869)Право-(5454)Приборостроение-(1369)Программирование-(2801)Производство-(97182)Промышленность-(8706)Психология-(18388)Религия-(3217)Связь-(10668)Сельское хозяйство-(299)Социология-(6455)Спорт-(42831)Строительство-(4793)Торговля-(5050)Транспорт-(2929)Туризм-(1568)Физика-(3942)Философия-(17015)Финансы-(26596)Химия-(22929)Экология-(12095)Экономика-(9961)Электроника-(8441)Электротехника-(4623)Энергетика-(12629)Юриспруденция-(1492)Ядерная техника-(1748)

Lokanta




Ahmet Baksana, spor sarayında yeni bir sergi açılmış. Bu pazar gününden faydalanarak (yararlanarak) gitsek olmaz mı?

Bedri: «Tok acın halinden anlamaz» derler. Galiba aç da tokun halinden anlamadan (anlamaktan) yoksundur.

A: Ne demek istiyorsun yani?

B: Hiç söz anlamaz mısın sen? Demek istiyorum ki acım. «Aç» demedim mi? Sabahtanberi ağzıma bir lokma ekmek bile almadım.

A: Sabahtanberi mi? Gerçekten de çok acıkmışsındır. Ama bunun bir çaresi var. Yani demek istiyorum ki İsteğini memnunlukla yerine getirmeğe hazırım. Yolda bir

1 karasapan— соха


lokantaya uğrar, güzel bir yemek yeriz.

B.: Bilmem ki... Yanımdaki para elverir mi güzel yemek yemeğe?

A.: Aman, bu hususu hiç düşünme, benimki var ya, para! (İki ahbap yola koyuldu. İşte... caddesindeki bir lokantanın önünden geçiyorlar).

A.: Buraya uğrasak? Ne dersin? Bence fena bir lokanta

sayılmaz.

B.: Hay hay. Benim için hepsi bir. Ben rasgele bir lokantaya razıyım. Sırf bir parça bir şey yesem.

(İçeri girip biraz duraksadılar. Salon hemen hemen boştu. Hangi masaya otursalar?)

B.: Şu tarafa gidelim. Hem pencereye yakın, hem de yemek kokulan gelmiyor. İştahım yeter derecede açılmış, daha da açmak niyetim yok (... açmak niyetinde değilim).

A.: Sen bilirsin, itirazım yok. En eyisi şuraya otur ki açık pencere karşında olsun, ben de soluna oturayım.

(Oturdular. Masadaki sofra takımı tamamdı. Her zamanki gibi

her müşterinin önünde birbirinin üstünde iki tabak var, bunun

sağma bir kaşıkla bir bıçak, soluna da bir çatal konulmuştur.

Garson, elinde bir yemek listesi, derhal yanlarına gitti.)

A. (garsona): Bakar mısın? Çerez namına sizde ne var?

Garson: Peynir, sucuk, tereyağı, yumurta, börek, soğuk balık, her çeşit salata... Daha ne istersiniz? İşte liste, bakın.

A.: Bir bakayım... Ha, bana bir etli sebze. İster misin, Bedri? Mükemmel! İki sebze öyleyse. Tereyağı, sonra peynir de getir.

G.: Tamam, efendim. Başka?

A.: (Bedri 'ye): Çorba içmek istiyor musun? Benden paso (= ben

istemem).


В.: Bir çorba, hiç olmazsa bir et suyu içmek fena olmaz, sanırım. İki kap yemeği yemek sağlığa her halde zarar vermez, fayda verir. (Garsona) Ama yumurtalı olsun et suyu! İkinci yemek olarak da ya bir köfte seçelim, ya da...

A.: Birer kebap alsak? Ne gibi kebaplar var sizde?

G.: Döner kebap, şiş kebabı, çayır kebabı filân... 1

A.: En iyilerinden getir bize iki tane. Öyle ki tadına varalım.

G.: Baş üstüne, efendim.

A.: Şarap ısmarlayacak mıyız?

B.: İstemez. Ama gene sen bilirsin.

A.: Öyleyse iyilerden bir şişe kırmızı şarap. Bir tanesi kaça olacak?

G.:... lira.

B.: Hay Allah! Şu pahalılığa bak.

G.: İnanın ki başka yerlerden ucuz satıyoruz. Hem de şaraplarımız enfes... 2

A.: Olur olur, uzatma. Şey... Sonra elma suyu olacak sizde. Bir kabını getir. Bir susadım ki (= o kadar su içmek istiyorum ki...). İşte hepsi bu kadar. Ha, az kalsın unutuyordum. Yemeklerden sonra İki tane kahve. (B. 'ye) Sütlü mü istersin, sade mi olsun?

B.: Erkek denen sütlü kahve içmez.

A.: Öyle deme, öyle deme. Ben aslanımıza tatlılardan da birşeyler getirtmek istiyorum. Hiç olmazsa üzüm armut getirsin.

B.: Sonra ekmeği de değiştirt. Masadaki taze değil. G.: Anladık beyim, tamam.

1 Dönerkebap, şiş kebabı filân kebaplar çeşitlen. 2 enfes = pek nefis, pek güzel, pek tatlı.


(Garson uzaklaşır, bir süre sonra birer birer yemekleri

getirmeğe başlar, iki ahbap ağız tadıyle yer, içer, karnını

doyurur. Nihayet Ahmet Bey hesap görür, gitmeğe

hazırlanıyorlar).

A.: İşte şimdi her şey yerinde, değil mi? Kamımız tok. Şiş kebabı çok lezzetliydi enfesti, değil mi? Vallahi, tadına doyulmaz. Fakat saate bak. Beşe gelmiş. Çabuk olalım.

B.: Nedir bu acele? Nereye?

A.: Nasıl, sergiye gitmeyecek miyiz?

B.: Bana müsaade. Biraz dinlenmek ihtiyacındayım.

A.: Sergi de bir nevi dinlenme değil mi? Asıl gayemiz bu değil miydi?

B.: Doğal, doğal, fakat... Bir parça başımı dinlendirmek istiyorum. Sergiye yarın gitsek olmaz mı? Not et, yarın gideriz.

A.: Sen bilirsin. (Ahmet Bedri'ye biraz dargın olarak dışarı

çıkar).

ÇALIŞTIRMALAR

16. Aşağıdaki sorulan cevaplandırın:

1. Türkiye ne ülkesidir? İstatistikler ne gösteriyor? 2. Sürülüp ekilen topraklar Türkiye topraklarının kaçta kaçını teşkil eder? 3. Bu topraklan sürüp ekmek isini kim yapar? 4. Bu toprakların %70 kadarı kimin elinde? 5. Geçen yıl memlekette ne kadar buğday yetiştirilmiştir? Bu hususta bilginiz var mı? 6. Ahmet ile Bedri İki arkadaş. Hangisi acıkmıştır? (Hangisinin karnı açtı?) 7. Lokantada Ahmet Bedri'yi hangi masaya hem de nasıl oturttu? Nedeni neydi? 8. Ahmet çerez namına garsona ne getirtti? 9. Bedri istiyordu ki et suyu nasıl olsun? 10. Kaçar fincan kahve ısmarladılar? 11. Garson iki ahbabı neye inandırmağa çalışıyordu? 12. Masadaki ekmeği değiştirten kim oldu? 13. Ahmet neden Bedri'ye biraz dargın olarak lokantadan dışarı çıktı?


17. Aşağıdaki tümceleri (cümleleri) Rusça'ya çevirin:

1. «Görürsün, görürsün sen... Sana sordurturum akşama.
Sordurturum sana beybabama»(O. K) 2. Bu tarlanın toprağı
buğday yetiştirmeğe elverişli değildir. Bunun sonucu olarak
buradan toplanan buğday ürünü kıt olur. 3. Her şeyi ona
yaptırmağa başladı. Ama herşeyi... geceleri dükkânı baştan aşağı
yıkatıyor,... suyunu ona taşıtıyor, her işi, her işini ona
gördürüyordu. (Ö. S.) 4. Pazar günü bütün yartta havalar
soğumağa başlamış, soğuk dün kendini adamakıllı (= epeyce)
hisettirerek bütün Ankaralılar paltolarını, (eldivenlerini) giymek
mecburiyetinde kalmışlardır. (gaz.) 5. Palto benimdir. On beş gün
önce bir lokantada... çaldırdım (gaz). 6. Teşekkür ederim,
öğrencilerinizi iyi yetiştirmişsiniz... dedi. (A, N.) 7.... köşkün
(konağın) balkonuna çıkmış, sesini tatlılaştırarak onlara demiş ki
... (S. A.) 8. Kendi param yok ki vereyim. (S. A.) 9. Nâzımı
belki on defadan fazla sahneye çıkarttılar. (Z. S.) 10. Bu yıl
toplanan mahsul o kadar kıt olmamıştır ki köylüler şimdiden
itibaren yarı aç yarı tok olsunlar (karınlarını doyurmasınlar).

11. Müessesemiz (kurumumuz) bunun gibi bir mütehassısın
(uzmanın) yardımına muhtaç değildir ki konuşmamızı uzatalım.

18. Aşağıdaki parçaları Rusça'dan Türkçe'ye çevirin:

1. Турция — сельскохозяйственная страна. Здесь свыше 26 миллионов человек занимается земледелием и скотовод­ством. Значительная часть обрабатываемой земли находится в руках богатых крестьян, которые обрабатывают ее тракто­рами и другими современными сельскохозяйственными ма­шинами, покупаемыми в Америке. Однако большую часть зем­ледельцев составляют малоземельные и даже вовсе безземель­ные крестьяне. У бедных крестьян и середняков машин нет, и, чтобы распахать и засеять свое поле, они, как правило, ис­пользуют лошадей, быков и даже коров. В Турции хорошо ра­стут ячмень, пшеница, кукуруза и другие культуры. Турецкий табак имеет мировую известность. На виноградниках и в фрук­товых садах выращиваются различные сорта винограда, яб­локи, груши и другие фрукты.


2. Мы встретились в центре города, и мой товарищ познако­
мил меня с С. Я хотел, чтобы С. подробно рассказал мне о
своем отце, который умер около десяти лет назад. Он еще в
прошлые времена на скудной земле получал высокие урожаи
и был всем известен; потом он лишился работы и угодил в
тюрьму. Разговаривать на улице было, конечно, неудобно. Я
пригласил товарищей в ресторан «Джетысу», что на улице
Гоголя. Днем здесь не бывает много посетителей, и мы заня­
ли один из столиков на четыре персоны в конце зала. Подо­
шедший к нам официант принес меню. Чего только там не
было! Различные супы, мясные блюда, рыба, пирожки, сала­
ты из овощей, фрукты, вино. Мы выбрали и заказали блюда и
попросили официанта побыстрее принести яблочного сока,
так как было очень жарко. Все выпили по два-три стакана.
После того, как С. закончил свой рассказ, я рассчитался с офи­
циантом, и мы вышли. В этот час находящийся поблизости
Центральный государственный музей Казахстана был еще
открыт, и мы пошли туда. Я хотел, чтобы мой новый знако­
мый сам давал пояснения. Его познания в области истории
Казахстана были весьма обширны. Нельзя было ими не вос-
пользоваться.

19. Aşağıdaki cümle ve cümlecikleri ağızdan Türkçe'ye çevirin:

1. Я вынужден поставить вам оценку. 2. Отметьте это себе.

3. Почему вы не конспектируете (не ведете записи)? 4. Мы вош-
ли в первую попавшуюся столовую. 5. Этого условия они не
выполнили. 6. Он, как всегда, весел; впрочем, и здоровье у него
по-прежнему в порядке. 7. Мы лишились покоя. 8. Он тотчас
отправился в путь, но, как назло, едва не упал. 9. Творог очень
вкусен, но салат не возбуждает у меня аппетита. 10. Нельзя ска­
зать, чтобы у них не было потребности в посуде, только цена
не была дешевой. 11. Мы не можем не испытывать удовлетво­
рения. 12. Ежедневно этот зал заполняется люби гелями музы-
ки всех возрастов (от мала до велика). 13. Я очень рассержен
на вашего друга, а следовательно, и на вас. — Но он мне не
друг; лишь знакомый. 14. Оказывается, он не выдвигал такого


предложения. 15. Вот спасибо-то! 16. Я пресытился этими пирожками. 17. Скажи, чтобы накрыл на стол (убрал со стола).

20. Расскажите о посещении вами: а) какой-либо выставки или кон­
церта; б) столовой, кафе и т. п.; совместно с товарищем (товарища­
ми) подготовьте соответствующий диалог.

21. Aşağıdaki atasözlerini ezberlemeye bakın:

 

1. Aç doymam tok acıkmam sanır.

2. Ali için Veliyi asmazlar.

3. Armut ağacı elma vermez.

4. Armut ağacından uzak düşmez.

5. Balık baştan kokar.

6. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.

7. Her çiçeğin bir kokusu var.

8. Her yumurta beyaz değildir.

9. Kuş sütünden başka her şey(i) var.

 

10. Nerede börek ben orada gerek.

11. Ne yer ne yedirir.

12. Para adama akıl öğretir.

13. Peynir ekmek hazır yemek.

14. Sağlık hastalık hepimiz için.

15. Yalancının evi yanmış kimse inanmamış.

16. Yemeğini komşudan bekleyen çok vakit aç kalır.


14 ЧЕТЫРНАДЦАТЫЙ УРОК DÖRDÜNCÜ DERS




Поделиться с друзьями:


Дата добавления: 2014-12-25; Просмотров: 477; Нарушение авторских прав?; Мы поможем в написании вашей работы!


Нам важно ваше мнение! Был ли полезен опубликованный материал? Да | Нет



studopedia.su - Студопедия (2013 - 2024) год. Все материалы представленные на сайте исключительно с целью ознакомления читателями и не преследуют коммерческих целей или нарушение авторских прав! Последнее добавление




Генерация страницы за: 0.007 сек.